Zaten dizilerin en önemli problemi reyting yaptığı için uzatma çabası. Belki de tek sezonda bitse gelmiş geçmiş en iyi dizi olabilecek Prison Break uzatma uğruna pek de iyi hatırlanmayan bir dizi haline haldi. Dizi konusunda facia olan ülkemize dönersek ve genel planın çok da önemli olmadığı komedi dizilerini bir tarafa koyarsak, Kurtlar Vadisi’nden sonra ilk defa kurgusu düzgün bir dizi (Ezel) yaptılar. Ama onu lüzumsuz lüzumsuz o kadar uzatıyorlar ki çekilmiyor ve bıraktık haliyle. Biraz düşününce ne kadar da fazla benzer ve gereksiz sahne olduğunu fark ediyorsunuz. Dayı’yı çıkar bi bok kalmaz af edersin filmde artık. Biz televizyondan takip eden insanlar değiliz, onun için toplam ne kadar zamana yayıldığı çok önemli olmasa da her bölüm uzun olsun ve dizi çok sürsün diye katledince bilgisayar başında da olsan çekilmez. Televizyon başındakiler neler çekiyor demek ki.
Bir de benim dizilerde en sevmediğim şeylerden birisi bir karmaşa, gizem bulundu mu onun iyice içinden çıkılmaz hale getirilip hem gerçeklerden çok uzak senaryo yapılması hem izleyene haz vermek yerine sinir etmesidir. Dexter’i çok sevmemin sebeplerinden biri budur. Esas oğlanımız zaman zaman problem yaşasa da genelde ayakları yere sağlam basar, sürekli olarak diken üstünde gezmez. Zaten her an işi bitecek şekilde yaşayan adamın da ömrü uzun olmaz. Adamlar öyle senaryolar yapıyorlar ki “Hacı aslında bu işin içinden çıkılmaz ama bu film işte, onun için çıktık, sen de anladın zaten” demelerinden gerçekten de bir farklılık göremiyorum. Ben böyle enayi yerine konmak istemiyorum ve bunu kabul de etmiyorum. Siz de etmeyin J Bu bazı filmlerin de problemidir ama neyse konu o değil şimdi.
Sözün kısası dizi dediğinin başlamadan kaç bölüm süreceği planlanmalı, bir bölümü bir buçuk saat gibi zamanlara ulaşmamalı ve senaryosu ne çok gereksiz karıştırılarak sıkıntı vermeli ne de izleyiciye “yok artık, bu kadar da olmaz” dedirtmeli. Ben dizilerin böyle olması gerektiğini düşünürdüm ama pratikte böylesi neredeyse hiç yoktu. Daha doğrusu yok sanıyorduk, varmış, Kore’de mantık böyle işliyormuş. Çok şükür. Zaten sinema sektöründe çok iyi olan adamlar -bana göre- ideal dizi de çekince tam bir hazine sunmuş oldular. Japonya’da falan da böyleyse ömrümün geri kalan kısmında sıkıntı çekmem artık. Aslında ilk izlemiş olduğum Kore dizisi “How to Meet A Perfect Neighbor” dan bahsedecektim ama artık sonra yazarız onu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder