21.10.2024

Perfect Days (2023)

'Perfect Days', ünlü Alman yönetmen Wim Wenders’in yönettiği bir Tokyo filmi. Wenders’in belgesel-film tarzında sevdiğim yapımlarından biri olan 'The Salt of the Earth' gibi, bu filmde de çok az diyalog var, ancak karakter odaklı olması açısından ondan oldukça farklı. Film, 50’lerinin sonlarında ya da 60’larının başlarında gibi görünen, tuvalet temizlikçisi Hirayama’nın hayatına odaklanıyor.

Hirayama her gün aynı rutinle güne başlıyor: Sabah çok erken kalkıyor, kahvesini alıp arabasına biniyor ve Tokyo’nun çeşitli yerlerindeki tuvaletleri temizlemeye gidiyor. Ama ne temizlik! Adam, bu işi adeta aşkla yapıyor. Günün sonunda ise bir onsen’e gidip güzelce yıkanıyor, ardından bir bara uğrayıp akşam yemeğini yiyor ve en sonunda yalnız yaşadığı iki katlı, sade ama eski evine dönüp biraz kitap okuduktan sonra uyuyor. Bu arada arabasında sürekli 70'lerden güzel müzikler, Rolling Stones, The Kinks, Van Morrison gibi isimleri kasetlerden dinliyor.

Hirayama'nın hayatı dışarıdan sıradan görünebilir, ancak derinlere indikçe çok daha katmanlı biri olduğunu fark ediyoruz. Entelektüel bir yapısı var, sanatı ve okumayı seviyor. Hayatı yaşamış, insanlara ve çevresine bakarak huzur bulan biri. Ağaca, güneşe gülümseyerek bakışı, onu adeta 'Ferrarisini tuvalet işine satmış' biri gibi gösteriyor. Zaten yaşadığı semt de Tokyo’nun en pahalı bölgelerinden biri (tabi izleyici bilmiyor, ben biliyorum ;)). Filmin ikinci yarısında evinden kaçan yeğeni yanına gelince, Hirayama’nın geçmişte ailesiyle sorunlar yaşadığını ve kendisini izole ettiğini anlıyoruz. Sonradan gözyaşlarına boğulması, karakterimizin büyük bir derdi olduğunu açıkça gösteriyor.

Film, başı sonu belli olmayan bir hayatın tam ortasında, kıyıda köşede kalmış bir karakter üzerinden bize aslında hayatı sorgulatıyor. Yalnız yaşayan, ailesiyle arasında binlerce kilometre mesafe koymuş biri olarak, bu hikaye beni derinden etkiledi. Özellikle gecenin sessizliğiyle izleyince adeta bir bıçak gibi hissettim. Aslında bu film hakkında yazacak çok şey var ama yarın sabah iş var, bu yüzden burada yazımı sonlandırmam gerekiyor. Bu oldukça rahatsız edici ama bir o kadar da düşündürücü filmi izlemenizi tavsiye ederim. İlginç bir hikaye sunuyor.

Film Oscar’a aday gösterilmiş ve birçok uluslararası ödül kazanmış. Başroldeki Koji Yakusho’yu daha önce 'Tanpopo'dan hatırlıyoruz, orada genç ve bambaşka bir karakterdi. Bu filmde ise muhteşem bir oyunculuk sergilemiş ve vermek istediklerini seyirciye başarıyla aktarmış. Bence film, bize bir anlamda ayna tutuyor. Film notum: 7/10.

Hiç yorum yok: