25.01.2014

Başlıksız


Gerçek şu ki internet, özgürlük vaadiyle bizi tutsak eden tuzaklı bir dünyadır. Elimize oyuncaklar veriyorlar, iphonelar androidler tabletler.. Önümüze gelene sallıyoruz twitterda, dünya aleme en özelimizi açıyoruz facebookla. Özgürlüğümüzü resmediyoruz sonra instagramda ve attığımız her bir adımı foursquare ile raporlıyoruz. Sonra madalyalar aferinler alıyoruz bunların karşılığında. Hem ne mal olduğumuz ortaya çıkıyor hem de tüm bunlarla deşarj olup sakinleşiyoruz.. Bizim için sınırları özenle çizilen bir dünyada özgürüz sen de ben de..

Başlıksız

Bu hayatta yalnız kalan bir insan ya çok başarılı olur ya da ölür..

21.01.2014

Yarın!


“Yarın” dedi, başlıyorum. Şöyle sabah erkenden kalkacam, güzel bir kahvaltı sonrasında akşama kadar çalışacağım. “Yarın” dedi sıfırdan başlayacağım.

Tam altı aydır bu yarını bekliyordu ve işin kötüsü artık 20 günden az bir zamanı vardı ve bu kısa zaman içerisinde 6 aylık işi yapacaktı.

Sabah alarmı çalınca lanet olsun ne de çabuk yarın oldu dedi ve alarmı erteledi. Sonra tekrar çaldı alarm, sonra tekrar erteledi. Çaldı erteledi, çaldı erteledi bu şekilde tam bir buçuk saat geçtiği halde uykuya doyamamıştı ve alarm sinirlerini iyice bozmuştu. En iyisi alarmı kapatıp güzelce bir dinleneyim sonra temiz bir kafayla daha güzel çalışırım dedi. Öğleye doğru kalktı, planladığı gibi güzel bir kahvaltı yaptı ve okula gitti. Ders çalışacaktı ama öncesinde birkaç hocayla görüşeyim dedi. Birkaç görüşmesini yaptı, dersin başına geçti. Güzel bir kahve yapim dedi, açılırım. Bu sırada odasına arkadaşları geldi. Kahvelerini içip planlar yaptılar uzun uzun. Her şey çok güzel olacaktı. Artık akşam olmuştu eve giderken akşam için planlar yapıyordu. Gece uzun, günün acısını çıkarırım dedi. Odasına geldi, derse başlamadan şu çamaşırları atayım çok fazla birikmiş dedi. Çamaşırları attıktan sonra tekrar dersin başına geçti. Bir iki cümle okudu, telefonu çaldı. Arkadaşı arıyordu. Dersten başladılar, gündemden devam ettiler. Ne olacak bu fenerin hali? sorusunun akabinde Aziz başkandan, paralel yapılanmalardan, siyasi yozlaşmalardan, adaletten, hukuksuzluktan konuştuktan sonra radyasyondan yeşile dönmüş bir suratla bitkin bir halde telefonu kapattı. Son kaldığı cümleden çalışmasına devam etti. Tanrım, ne kadar boktan bir cümleydi bu böyle. Hiçbir şey anlaşılmıyordu. Sonra odasına baktı ve tam altı aydır odasını temizlemediğini, giydiği hemen her elbisesini odasında kullanmadığı yatağına atmış vaziyette gördü. Kutu gibi bir odada yalnız yaşama özgürlüğünün bokunu çıkarmıştı anlaşılan. İğrendi odasından, bu pislik içerisinde de ders çalışılmaz ki diye düşündü. Önce temizlik diye başladı sonra odayı düzeltmekle devam etti. Zengin bir biyolojik ortama dönüşen bardağının içerisindeki mantarları ayıkladı ve yeni alınmış gibi gıcır bir hale getirene kadar temizliğe devam etti. Yorulmuştu saat de artık geçti. Yatağına girdi ve “yarın” dedi düne göre kısık bir sesle, her şey çok güzel olacak. .

20.01.2014

-DE -DA



Şimdi bu –de –da ‘yı yanlış yazana laf edip zeka testi yapanlar var. Ha paso yapan dangozlar var, onlar bilmiyor kabul. Ama yazı hızıyla konuşma hızı arasında fark var. Çok daha hızlı düşünüp konuşurken yazı geriden geldiğinden beyin karıştırıp arada yanlış yapıyor. Yoksa ben hayatımda hiç bu kadar basit bi hatayı yapmadım. Yapmışsam bahsettiğim hipotezdendir. Mallık yapmayın, önyargılı davranmayın. Ne bana ne de ilk defa de’yi yanlış yazanı gördüğünüze. Belirtmek istedim.

19.01.2014

Black Books


British dizilerinden devam ediyoruz. Tadında bırakılan bir dizi daha. Bu adamların en çok hoşuma giden şeyi tadında bırakmaları. Koca koca kitapların yerini cep kitapçıklarına, destan gibi yazıların yerini 140 karaktere bıraktığı bu devirde aradığımız tam olarak böyle bir şey olmuyor mu?! Her sezonunda sadece 24 dakikalık 6 bölüm ve sadece 3 sezon. Brilliant!

Umursamazların şahı ve bana göre komedi dizilerin en bomba karakterlerinden Bernard, saf ve biraz çatlak kafalı Manny ile çılgın çatlak Fran karakterlerinin, pislik ve dağınıklık içerisinde olan Black kitapevinde geçen bohem hayatlarının konu edildiği absürt komedinin adıdır black books. Komedinin ve absürdlüğün dozajını çok iyi ayarlamışlar ve muhteşem olmuş. Dizideki Bernard karakteri hayran olunası bir karakter. Bir elinde sigarası ötekinde bitmeyen şarabı ile dünya yansa umurunda olmayacak bir bohemlikte. Herif bu gerçeğin farkında: ”Bu da hayat! Köle gibi çalışıp, acılar içinde eskiyoruz. İşte hayat bu” ve tam da benim kafada. Bu arada yasal bir uyarı; bu diziyi izledikten sigara ve şaraba başlayabilirsiniz. Manny.. hem saf hem çatlak. Herif tavuğa çatal üzerinde striptiz yaptırarak derisini yavaş yavaş soyacak kadar çatlak :D Fran ise bu iki herifle birlikte üçgeni tamamlayan çatlak kadın karakter.

Bir alt postta dediğim gibi bir oturuşta bitirilebilecek bu diziyi de kesinlikle uzun zamana yayarak izlemelisiniz. Zira kıyamayacaksınız hemen bitirmek istemeyeceksiniz ve zaten öyle tam olarak tadını da alamazsınız. Ben de uzun süredir beklettiğim son bölümünü bugün bitirdim.

Diziden güzel bir diyalogla postu bitirelim:

Müşteri: Sanırım, sigaranızın dumanından ben de neredeyse sizin kadar içmiş oluyorum.
Bernard: Takma kafana, sen de bir ara bana bir içki ısmarlarsın.

15.01.2014

Spaced



British komedisinin katıksız olduğu hollywood’un gereksiz romantik ayaklarının pek olmadığını az buçuk izleyen herkes farketmiştir. Coupling gibi efsane bir diziyi miras bırakan bir komedi anlayışı söz konusu yani. Dizilerin uzunlukları, finali bi türlü getiremeyişleri vs. gibi etmenler hep can sıkmıştır. Hele söz konusu olan komedi dizisiyse bokunu çıkarmayacaksın. 20-25 dk ideal ve tabi bir asır devam etmeyecek(bkz. How i met your mother). Başlıktaki dizide en çok dikkatimi çeken 24 dk olması sadece 2 sezon ve her sezonda sadece 7 bölüm olması. E bir de imdb’de 8.8 gibi şahane bir skor. Tanıdık bir isim gelecek olan olan Simon Pegg faktörünü de göz ardı ediyorum.

Hikaye, işsiz güçsüz ve biraz da evsiz bir adet adam ve bir adet kadının bi kafede ilginç bir diyalogla tanışması ve sonrasında aynı eve çıkması ile başlıyor. Sonrasında aynı apartmanda tam bir çılgın sanatçı olan brian, suratsız ev sahibesi ve ana karakterlerin yakın arkadaşları olan mike ve twist etrafında dönen bir hikaye bizi bekliyor.

Komedi dizilerinde alışkın olduğumuz ve nerede gülmemiz gerektiğini bize hatırlatan gülme efekti yok. Karakterler çok yakışıklı güzel alımlı tipler değil. Şişko kız, kel erkek, sıradan insanlar sıradan hayatlar. Senin benim gibi, herkes gibi. Bi de yer yer çocukça gelecek sahneler var. Tüm bunlar diziye ayrı bir hava katıyor, diziyi duru, keyifli, samimi yapıyor. Ama bakmayın böyle basit dediğime, diziyi iyi anlamak için zengin bir sinema/sanat kültürü de gerekiyor belirteyim. Diziyi izlerken the shining’in korku sahnelerinden, woody allen'ın meşhur manhattan'ından tut the matrix’e kadar değişik göndermeler göreceksiniz. Çok fazla ince göndermeler, eski dizilere/filmlere referanslar vs var. Hatta bu yüzden izleyeceğim her bölüm için imdb’den “Did you know?” başlığına bakıyordum. Ha bir de big bang theory’de olduğu gibi burda da star wars bombardımanı var. Oyunculukları muhteşem, doğal samimi ve keyifli bir british komedisi izlemek isteyenler, bi solukta izleyebilecekleri bu güzel diziyi keyfini çıkarta çıkarta ve yayıla yayıla buyursunlar izlesinler.