28.01.2012

Das Leben der Anderen



Bir alt postta uzun filmlerin sıkabileciğini söyledik. Tabi ki her filmde değil. Das Leben der Anderen İngilizce adıyla The Lives of Others filmi de uzun olup sıkmayan, sonuna kadar gözünüzü kırpmadan heyecanla izleyeceğiniz, insanı içinden yakalayıveren duygularını harekete geçiren 2006 Alman yapımı bir film. Film oscar'la ödüllendilmiş, ki kesinlikle yerinde bir ödül olmuştur.

Almanya'daki duvar yıkılmadan Doğu Almanya'daki yazar ve sanatçılara devlet kodamanlarının, istihbaratının acımasız baskılarını konu eden, umuda umutsuzluğa dair bir film. İyiliğe dair umut ile umutsuzluk eksenleri arasında kalan müthiş bir film. Filmin başındaki zalim, soğuk istihbaratçının içindeki iyilik tohumunun film ilerledikçe yeşerip dallandığı ve nihayetinde meyvesini verdiği ve başta gayet iyi, sevimli olan güzel sanatçımızın hırsına yenilip ihanet etmesiyle sonuçlanan olayları sarsıcı bir şekilde sunuyor. Yalnız birkaç tane çelişki de yok değil ya da benim anlamadığım anlamlandıramadığım mı desem. Örneğin Dreyman'ın dinlendiğini farketmemesi, hatta bu kadar emin olması garip, kapı zilinde hiç şüphelenmedi mi yani? CMS'nin kapı eşiğinden çıkanı görmediği halde Wiesler'e teşekkürü boşluğa bırakılmış bir teşekkür gibiydi, anlamsız geldi. Aslında 'kararsızlık' var karakterlerde. Örneğin dinlenme olayında piyano çalarken adamın sarfettiği sözler sanki dinlendiğini farkediyormuş gibi geliyor hatta bir sahnede gözlerini tavana dikiyor kesin anladı diyorsunuz. Başka bir örnek, Wiesler'in vicdanı ve görev sadakati arasındaki kararsızlık durumu. Tam olmuşken bir bakmışsınız 'görürsünüz siz gününüzü' deyiveriyor sonra da ispiyonlamaya giderken son bir kararla vazgeçiyor.

Filmi izlerken insana, devlete, otoriteye dair derin düşüncelere dalıp gidersiniz. Devletin bekası adına insanları dost-düşman, kahraman-satılmış gibi haksız etiketlerle insanlara neler yaptırıldığını düşünüyorsunuz. Baskıdan devletinden soğuyup kaçışı münasip bir yol olarak görenleri anlıyorsunuz. İnsana rağmen hiçbir rejimin sürdürülebilir olamayacağını ve hiçbir şeyin insanın kendisinden daha kutsal olmadığını düşünürsünüz.
Son olarak film notum:8

19.01.2012

Bir Zamanlar Anadolu'da


Oscar'da en iyi yabancı film aday adaylığından son anda elendi, son 9'a alınmadı. Yıl boyunca çok övüldü film. Ve nihayet izleyebildim büyük bir beklentiyle. Başta şunu söylemek lazım, hiçbir şeyi büyük beklentiyle yapmayacaksın, istediğin gibi olmayınca en azından "zaten ne bekliyordum ki" diyebilesin. Filmin beklentimi karşılamadığı sonucu çıktı burdan herhalde. Filmin görüntüleri, efektleri, olayın içine çekiciliği, gerçekçiliği klasik Nuri Bilge Ceylan, yani çok iyi. Uzak filminde de aynı şeyi görmüştük. Hani yazarını bilmeden bir kitabı okuyunca tanıdık bir yazarsa tarzından hemen tahmin edebiliyorsunuz ya, aynı şey sinemada da geçerli. Nuri Bilge Ceylan'ın tarzı da bu; basit, küçük ayrıntılarla filme kattığı olağanüstü gerçekçilik ve doğallık. Uzak filmi ile bu filmin aynı elden çıktığı burdan hemen anlaşılıyor. Yalnız bir sorun var. Küçük ayrıntılar dedik ama bu ayrıntıların da amiyane tabirle bokunu çıkarmamak lazım. Yani iki buçuk saat oturup böyle bir filmi izlemek de hakkaten zor, belin tutulur. Yüzüklerin Efendisi değil ki film, bir cinayeti çözmeye çalışan bi ekibin bir günlük olayı. Daha ne kadar uzatabilirsin ki. Sıkar bir yerden sonra böyle bir filmde. Hani aksiyon, merak uyandıracak bişeyler olsa neyse. Filmin sonuna kadar "hadi bişeyler olacak" beklentisiyle bakıyorsun. Ayrıntı dedik, araya serpiştireceksin ayrıntıları. Benim film damak tadım bu. Örneğin Amerikan Beauty filminde çok küçük bir ayrıntı, kamerayla naylon bir torbanın rüzgarla birlikte uçuşması, sağa sola sarhoş gibi yalpalanması arka planda uyumlu bir müzikle çok güzel bir ayrıntı olmuştu, filme bir cazibe katmıştı. Bu filmde de gök gürültüsünün, lambanın titrek ışığının, yuvarlanan ve suda yüzen elmanın, yıldırımın, rüzgarla dans eden yaprakların filmin cazibesi olduğunu söyleyebiliriz. Yalnız özellikle bazı sahnelerin gereksizce çok uzatılması benim açımdan filmi sıkıcı yaptı diyebilirim. Film notum 7.

6.01.2012

Tevez'in İngilizcesi



-very easy question then.Do you want to stay at Manchester?
-very ifficult..

Gece gece gülme krizine soktu :))